30 Mayıs 2011 Pazartesi

Deprem Nedir? Neden Olur Berlirtileri Hakkında Bilgi

Deprem Nedir? Neden Olur Berlirtileri Hakkında Bilgi
Deprem Nedir? Neden Olur Berlirtileri Hakkında Bilgi

Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir.


Deprem türleri

Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir başka tür depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara),kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklara tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara "Tsunami" (Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür.


Depremlerin ölçümü

Sismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür.


Depremlerin boyutu ve oluşum sıklığı

Dünyanın pek çok bölgesinde hergün küçük depremler olmaktadır,hatta ABD'deki Alaska ve California'da, Endonezya'da veya Japonya'da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:

her yıl 3.7 veya daha büyük bir deprem
her 10 ylda bir 4.7 veya daha büyük bir deprem
her yüz yılda bir 5.6 veya daha büyük bir deprem
Dünyadaki depremlerin %90'ı ve büyük depremlerin ise yaklaşık %80'i Büyük Okyanus Bölgesi'nde meydana gelmektedir.


Depremlerin etkileri

Depreme hazırlıkCamlar kırılabilir
Binalar çökebilir
Yangınlar çıkabilir
Tsunamiler görülebilir
Heyelanlar görülebilir
Salgın hastalıklar görülebilir
Temel gıda maddelerinin ve temel ihtiyaçların temininde zorluklar yaşanabilir
Ruhsal ve psikojik zarar görebilir.
Ölümler olabilir

Büyük depremler


İstanbul - Küçük Kıyamet, 1509 Büyük İstanbul Depremi
Lizbon Depremi (1755)
İstanbul - 1766 Büyük İstanbul Depremi
San Francisco Depremi (1906) - Büyüklüğü 7.7-8.3 arasında. Deprem ve sonrasında çıkan yangın büyük hasara sebep olmuştur.
Erzincan Depremi (1938) 8.7 büyüklüğündeki depremde 40.000'e yakın insan ölmüştür.
Büyük Meksika Depremi (1985). 8.1 büyüklüğünde.
Ermenistan Depremi (1988)
Erzincan Depremi (13 Mart 1992) 6.9 büyüklüğündeki depremde 3.500'e yakın insan ölmüştür.
İzmit Depremi (17 Ağustos 1999) Mw 7.4 büyüklüğündeki depremde 50.000'e yakın insan ölmüştür.
Düzce Depremi (12 Kasım 1999) Mw 7.2 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 2.000 kişi hayatını kaybetmiştir.
Chi-Chi Depremi (1999)
Bakü Depremi (2000)
Gucerat Depremi (2001)
Dudley Depremi (2002)
Hint Okyanusu Depremi (2004) 9.1-9.3 büyüklüğünde kaydedilen en şiddetli depremlerden biri.Yarattığı tsunamilerle birlikte 229.000'in üzerinde insanın ölümüne sebep oldu.
Sumatra Depremi (2005)
Keşmir Depremi (2005) 80.000'e yakın insanın ölümüne sebep oldu.
Cava Depremi (2006) 9.7 büyüklüğünde meydana gelmiştir. Yaklaşık 70.000 kişi ölmüştür.

Van Kedisi Özellikleri Hakkında Bilgi

Van Kedisi Özellikleri Hakkında Bilgi

Van Kedisi
Türkiye’de kedilerden bahsederken ilk akla gelen türlerin başında gelir Van kedisi: Cana yakınlığı, beyaz, ipeksi kürkü, aslan yürüyüşü, tilki kuyruğuna benzeyen uzun ve kabarık kuyruğu, değişik göz renkleri ve suya olan düşkünlüğü ile. Van Kedisi, dünya üzerinde melezleşmeyen, saflığını koruyabilmiş canlıların başında gelir. Bu özelliği onu, hem kedi dünyasının hem de diğer canlıların yıldızı haline getirir.

Anadolu’ya tam olarak ne zaman ve nasıl geldiği bilinmeyen Van kedileri, diğer canlılarda olduğu gibi bulunduğu bölgenin şartlarına ayak uydurdular. Türkiye’nin en yüksek dağlarının bulunduğu Doğu Anadolu bölgesindeki yüksek sıcaklık farklarına kürkleri sayesinde kolayca ayak uydurabilir Van kedileri. Yılda en az 6 ay karlarla kaplı bu bölgede uzun tüyleriyle kar ve soğuktan korunurken, yazın birden ısınan hava nedeniyle tüylerini dökerek Van Gölü’nün ılıman iklimine uyum sağlarlar. Ancak yaygın olan yanlış bir inanış vardır ki, o da bu kalın kürkü nedeniyle Van kedilerinin üşümediğidir. Halbuki, kediler, kürkleri kalın olmasına rağmen soğuktan etkilenir ve üşürler.

Van kedilerinin diğer kedilerden ayrılan ilginç bir özelliği vardır. Bu kediler suyu çok severler ve yüzerler. Eğer suya doğru gidiyorsa, bu zorunluluktan değil, sadece zevktendir. Özellikle ılık ve sığ sularda yüzmeyi seven Van kedileri, evlerde musluktan damlayan sulara pati atar ya da banyoda size eşlik eder.

Özellikleri
Van kedilerinin özelliklerinden biri tüylerindeki iki renkliliktir. Hatta bu iki renklilik karakteristik bir özellik olarak bilinir. Bu farklı renkler kulaklarının çevresinde ve kuyruğunda olmak üzere vücudunun iki farklı bölgesinde bulunur. Çok nadir olarak da vücudunda görülebilir.

Van Kedisi'nin postu kalın, tüyleri normal uzunluktadır. Yazın diğer kediler gibi tüy değişimi yaşar ve o dönemde tüyleri azalır. Kışın yeniden eski rengini ve beyaz bir kar topu halini alır. Bu uzun kuyruklarına sahip olmakta bazen zorlanabilirler; öyle ki, başlarını kollarının üzerine koyup, kuyruklarını altlarına alırlar. Van kedileri, diğer türlere oranla biraz daha iricedir. Erkeklerde vücut ağırlığı ortalama 3,5kg, iken dişilerde 2.8kg. olur. Vücutları uzun ve kaslı bir yapıda ve kemikleri iridir.

Kocaman, geniş pembe kulaklara sahip Van kedisi. Kulaklarda dibe doğru bir yuvarlaklık göze çarpar. Bazen yavruların iki kulağı arasında bir-iki siyah benek görülebilir. Van kedilerinde sağırlığın yaygın olduğu sanılsa da bu Ankara kedisinin bir özelliğidir. Van kedileri, tek göz ve mavi gözlü kedilerde ancak %2-3 civarında sağırlık vardır.

Van kedileri gözleri ve tüyleri nedeniyle Ankara kedisi ile sıkça karıştırılır. Van kedilerinin gözleri her ikisi mavi, her ikisi kehribar veya bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte olmak üzere üç çeşit olabilir. Mavi renk, daima turkuvaz mavisi özelliğinde olurken, kehribar rengi farklı tonlarda görülebilir. Mavi gözlü kedilerde, mavi gözlü kısa, kadife kürklü ve mavi gözlü-uzun ipek kürklü kediler diye ayrılır.

Van kedilerinde, yeni doğan yavruların gözleri grimsi renktedir. Yavru kedinin doğumundan 25 gün sonra göz renkleri farklılaşmaya başlar ve 40 gün sonra da göz renkleri netleşir.

Van kedileri, her yıl Şubat, Mart ya da Haziran aylarından birinde kızgınlık periyoduna girerler. Bu periyot yaklaşık 10 gün sürer. Kızgınlık döneminde gebe kalırlarsa genellikle o yıl içinde bir daha kızgınlık göstermezler. Gebelik süresi 62 gündür. Gebeliğin birinci ayından sonra karın şişmeye başlar ve bu dönemden itibaren karnını kimseye dokundurtmaz. Van kedisi de diğer kedilerde olduğu gibi gözlerden uzakta doğurmayı sevdiğinden, birinci ayın sonundan itibaren ıssız ve karanlık yer aramaya başlar. Van kedisi bir batında dört yavru doğurur.

Van kedisi yavrularında genellikle iki kulak arasında bir - iki siyah nokta olduğu görülür. İki siyah nokta taşıyan yavruların çoğu tek renk gözlü olur. Ve bu siyah noktalar, adeta tek-göz kedilerin mührüdür. Ancak baştaki bu siyah noktalar doğumdan sonra bir iki ay içinde kaybolur. Ve bazen sayıları 8-30 arasında değişen miktarda siyah kıllar olarak kalır.


Kediler bir sahipten çok bir mekanı benimserler. Kendi hakimiyetlerini kurdukları alanlarda yabancı bir kedinin barınmasına çoğu zaman imkansızdır. Kedilerin mekan değiştirmekteki inatçılığı, Van kedilerinde fazla görülmez. Kediler, yeni yerlerine alışamıyor veya beğenmiyorsa eski evine dönmeye çalışırlar. Hatta kendi evine dönmeye çalışırken kilometrelerce yol kat etmiş kedileri duymuşsunuzdur. Van kedilerinin farkı, bu yeni yaşama alanlarına 20-30 gün içinde adapte olabilmeleridir.

Van kedisi, sevilmekten çok hoşlanır ve kendisine gösterilen sevgiye aynı şekilde karşılık verir. Sevgi istekleri özellikle gebelik döneminde daha artar. Kendisini sevenlerin kucağına çıkıp, okşayan elleri önce hafifçe ısırır sonra yalayarak sevgi gösterisinde bulunur ve mırıldanır. Yemeği verildiğinde yemeden önce minnet göstermek için bacaklara sürünme huyu vardır. Tuvalet ihtiyacını duyduğunda da, kapının önüne giderek miyavlayarak kapının açılmasını ister, eğer kapıyı açan yoksa bunu kendi başına halletmeye karar verir ve kapı koluna uzanıp çekerek kapıyı açar.

Van kedileri kendi aralarında ve insanlarla haberleşmek için bir takım sesler çıkarırlar. Çıkarılan bu sesler onların hissi durumları ile ilgilidir. Kedilerin miyavlamaları isteklerine göre çeşitlilik gösterir. Bu miyavlamanın bir kısmı insanlarla olan ilişkileri, bir kısmı yavrularıyla veya erişkinlerde seksüel aktivite ilgili haberleşme şeklidir. İhtiyaçlarına göre çıkardıkları seslerin yüksekliği ve frekansları değişir. Van kedisi sabahleyin sahibiyle karşılaşmasında yüksek sesle miyavlayarak sevincini gösterir. Acıktığında mutfak kapısına doğru giderek, acıktığını belirtecek şekilde miyavlar.

Ankara Kedisiyle Farkları
Van kedisi diğer türler içinde en çok Ankara kedisi ile çok karıştırılır. Halbuki çok belirgin farklıları vardır iki türün. Bunlardan bazıları:
Van kedisinin gözleri badem şeklinde ve kehribar rengindeyken Ankara kedisinin gözleri yuvarlak yapıda ve mavi-sarı renktedir.
Van kedisinin yüzü daha yuvarlak, Ankara kedisinin sivridir.
Van kedisinin baş ve kuyruk kısmında sarı lekeler bulunur, Ankara kedisi ise genellikle bembeyazdır.
Ve Van kedisinin tüyleri Ankara kedisine göre daha kısadır.

Ainu Köpek Özellikleri Hakkında Bilgiler

Ainu Köpek Özellikleri Hakkında Bilgiler
Ainu Köpek Özellikleri Hakkında Bilgiler


Ainu cinsi köpek – genel özellikleri –
Sponsorlu bağlantılar


Ainu

genel özellikler

Bu köpekler apartman yaşamı için tavsiye edilmez. Bahçeli evler için ideal köpeklerdir. Sık ve iki tabakalı olan tüyleri onları sıcak tuttuğu için açık alanda yaşabilirler.
Bu ırkın vucut olarak formda kalabilmesi için düzenli olarak egzersiz yapması gerekir. Sert, düz ve iki tabakalı olan tüylerinin düzenli olarak fırçalanması ve ölü tüylerinin alınarak düzeltilmesi gerekir.

işi nedir
Ainular tüm köpek ırkları arasında beğenilen bir karaktere sahiptir. Korkusuz, azimli bir avcı, iyi bir bekçi, aynı zamanda sadık ve iyi huyludur. Bu ırk, geçmiş zamanlarda kızaklarla seyahat edilirken kullanılmış olan av köpekleridir. Bu nedenle tehlikelerden korunmak için eğitilmişlerdir.

Büyük avlarda (özellikle ayı avı), mülkün korunmasında ve askeri hizmetlerde daima kendisini göstermiştir

Akıllı ve kolay öğrenebilen köpeklerdir. Av sırasında göründüğünden çok daha fazla cesur ve hücum etmeye istekli bir karakteri vardır. Bununla birlikte nazik, itaatkar ve ev yaşamını seven bir yapıdadır.

Bu köpekler do—güs—tan gelen bir yön duygusuna sahiptirler. Bu nedenle büyük mesafeler bile olsa sahiplerine kolayca geri dönerler. Diğer köpeklere karşı agresif ve dikbaşlıdır. Bu ırk, evcil yaşamla avcılık rolünü çok güzel bir şekilde birleştirir. Bu ırkın köpekleri, sahibinin izni olmadan diğer hayvanların yanına gitmez.

Erken yaşta, yavru dönemlerinden itibaren birlikte büyürse, çocuklarla iyi anlaşır.

geçmişi
Japanese Spitz ile birlikte 3000 bin yıl önce Japonya’ya geldikleri için önceleri Spitz cinsinden olduğu düşünülürdü. Ancak farklı ırktan olduğu anlaşılan ve kökenleri tam olarak bilinmeyen bu ırk daha sonra Ainu dog olarak adlandırılmıştır.

Genellikle kırsal alanlarda yaşamış olan, ancak insanlarla yaşamaya alışkın olan bu ırk, zamanla Japon insanlarının yoğun olarak yaşamaya başladığı Hokkaido adasında yaygın olarak görülmüş ve yöre halkı tarafından kısa sürede benimsenmiş ve Hokkaido Dog, Hokkaidoken, Hokkaïdo, Ainu-Ken, Ainu Inu olarak adlandırılmıştır. Ancak hala yaygın olarak ve FCI tarafından da Ainu Dog ırkı olarak bilinmektedir.

Muhtemelen Japonya’nın bilinen en eski köpek ırklarındandır. Mesafe olarak uzak olmalarına rağmen Chow Chow ve Shar Pei ile karakter olarak benzerlik gösterirler. Bu ırk FCI, NKC, CKC, APRI gibi kuruluşlar tarafından tanınmıştır.

ailesi: Kuzeyli
öbür isimleri: Hokkaidoken, Hokkaido Köpeği, Ainu-Ken, Ainu İnu
Rengi: Kızıl, beyaz, siyah-beyaz, kahverengi ve 8 benekli.
Çıkış Yeri: Japonya
Çıkış Tarihi: çok eski zamanlar
Orjinal İşlevi: Kızak köpeği, savunma, koklayarak iz sürme, ayı avı, askeri hizmetler
Günümüzdeki İşlevi: Kızak köpeği, savunma köpeği
Ortalama Ömür: 10-14 yıl
Kilo Erkek/Kilo Dişi: 23-27/22-25 kg
Boy Erkek/Boy Dişi: 40-50/38-47 cm

affenpinscher özellikleri Hakkında Bilgileri

affenpinscher özellikleri Hakkında Bilgileri
affenpinscher özellikleri Hakkında Bilgileri

Temel Özellikleri
Affenpinscher isminin anlamını hem görünüm hem de davranışlar açısından çok güzel yansıtmaktadır. Almanca "Affen" kelimesi maymun, "pinscher" ise terrier anlamına gelmektedir. Fransada ise bu ırk bıyıklı küçük şeytan anlamına gelen "diablotin moustachu" olarak bilinmektedir.

Affenpinscher apartman yaşamına uygun bir köpektir. Dışarıda oynamaktan hoşlanan Affenpinscher ev dışında yaşayamaz.

Enerjik ve aktif bir köpek olmasına rağmen egzersiz gereksinimi ev içinde veya bahçede yapılan oyunlar ve tasmalı kısa yürüyüşler ile karşılanabilir.

Neler Yapar?
özünde bir terrier olmakla birlikte, hareketli, meraklı, cesur ve inatçıdır. Aktif ve dayanıklı olmasının yanında fare ve sıçanları yakalayacak kadar atik ve kıvraktır. Aynı zamanda oyuncu ve yaramaz tavırlarıyla şaklabanlıklar yapmayı sever. Havlama ve tırmanma eğilimi vardır. Terrierlerin ---cög---undan farklı olarak diğer köpekler ve petlerle iyi geçinir. Sahibine ve dostlarına karşı inanılmaz bir bağlılık gösterir. Genellikle sakin huylu olmasına rağmen bir tehdit oluştuğunda korkusuz ve atılgandır. Bu küçük köpek için ideal ailenin güçlü bir espri anlayışı olmalı ve eğlenceyi sevmelidir.

Tarihçesi
Bilinen en eski süs köpeği ırklarından biri olan Affenpischer'in kökeni kesin olarak bilinmemektedir. 17. yüzyılda orta Avrupada ve Almanya'da fareleri mutfaklardan ve ahırlardan uzak tutmak için beslenmekteydi.

Irkın daha küçük versiyonları bile evdeki fareleri öldürmeleri, komiklikleri ile aile fertlerini eğlendirmeleri yanında iyi bir kucak köpeği oldukları için özellikle bayanların tercih ettiği popüler bir ırktı. Bu küçük versiyon zamanla Pug, German pinscher ve German silky pinscher ile ara ara çaprazlanarak daha rafine hale getirilmiştir.

Affenpinscher kıvırcık tüylü oyuncak ırkların, özellikle Brussels griffon ırkının geliştirilmesinde kullanılmıştır. Irkın en popüler olduğu Almanya anavatanı olarak kabul edilebilir.

1936'da Affenpinscher AKC tarafından ırk olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki II. Dünya savaşı sırasında bu ırk kazandığı popülariteyi yitirmiş ve günümüzde Amerika'da ve anavatanı kabul edilen Almanya'da bile nadir görülen bir köpek haline gelmiştir.

Küresel Isınma Nedir Küresl Isınma Hakkında Bilgiler

Küresel Isınma Nedir Küresl Isınma Hakkında Bilgiler
Küresel Isınma Nedir Küresl Isınma Hakkında Bilgiler

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor.


Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi. Bilimadamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.

Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğu görüşünde.

Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor.
Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.

2007’nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabileceği öngörüsü var

Küresel Isınma Normal Hayatımızda Nelere Yol Açmakta Bilgiler

Küresel Isınma Normal Hayatımızda Nelere Yol Açmakta Bilgiler

Peki bu sıcaklık artışı yani küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?
Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.

Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor.Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.

Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor.

Kışın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor.

İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.

Küresel ısınma insan sağlığını da doğrudan etkiliyor
Bilimadamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde.

Biz neler yapabiliriz ? sorusunun cevabı, Neler yapabiliriz ? başlıklı içeriğimizde. Ayrıca Yapmamız Gerekenler başlığına da bakabilirsiniz.
Kaynak: kuresel-isinma.org

Küresel Isınmanın Nedenleri: Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde ortalama durumu iklim olarak tanımlanır. Dünya son bir milyar yıl içinde yaklaşık ikiyüzelli milyon yıl süren sıcak dönemler ve bunların ardından gelen dört büyük soğuk dönem geçirmiştir. Dünya yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme daha girmiş, bu dönemde yüzbin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi göstermiştir. Şu an bu sıcak dönemlerden biri yaşanmaktadır. Dört bin yıl önce başlayan sıcaklık düşüşleri sonucunda Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenmekteydi fakat bu artış son yüzelli yıldır gerçekleşmemiştir.

Güzel Van Kedileri Görüntüleri

Güzel Van Kedileri Görüntüleri
Güzel Van Kedileri Görüntüleri

Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi

Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi

 Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi


İngiliz Pointer

İtalyan Pointer



İngiliz Setter

Gordon Setter

Vizsla

Kurzhaar

Drahthaar


Tarsus Çatalburun

Golden Retriever

Labrador retriever

Beagle

Brittany Spaniel

Springer Spaniel
 

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Hayvanları severim. Aslan, Kutup Ayısı, Panda; sorulduğunda ilk nefeste sıralayacağım öncelikli sevdiğim hayvanlardandır.
Bu yazı; son dönemde Küresel Isınma konusuna gösterdiğim hassasiyet sonrası, denk gelip izlediğim Kutup Ayılarıyla ilgili bir belgeselin ardından, durumun yarattığı üzüntüyle yazılmıştır.
O belgeselin bir kısmını video olarak yazının sonuna ekleyeceğim. Yazıyı okumak ve videoyu izlemek 10 dakikanızı alacaktır ama üzerinde düşünmek için lütfen bunu rahat bir zamanınızda yapın. Sonrasında, üzerinizdeki etkisini ve düşüncelerinizi paylaşmanızdan memnunluk duyarım.
Küresel Isınma Maduru Kutup Ayıları

Afgan Tazısı Köpeği Özellikleri Hakkında Bilgi

Afgan Tazısı Köpeği Özellikleri Hakkında Bilgi

Afgan Tazısı Köpeği Özellikleri Hakkında Bilgi



Familya: Avı işaret eden köpek, güneyli (avı işaret eden köpek)
Afgan Tazısı - özellikleri - resimleri
Diğer Adları: Afgan Hound, Tazı, Baluchi Tazısı

Rengi: Benek olmaması şartıyla tüm renkler

Çıkış Yeri: Afganistan

Çıkış Tarihi: çok eski zamanlar

Orjinal İşlevi: Tavşan ve geyik avı

Günümüzdeki İşlevi: Bahis ve oyun amaçlı yarışmalar

Ortalama Ömür: 12-14 yıl

Kilo Erkek/Kilo Dişi: 26-28/22-24 kg

Boy Erkek/Boy Dişi: 66-71/61-66 cm

Küresel Isınma Sebepleri Hakkında Bilgiler

Küresel Isınma Sebepleri Hakkında Bilgiler
Güneşin Etkisi:
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir. Bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.

Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların oluştuğu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası üzerinde değişikliğe yol açacaktır.

Dünya'nın Presizyon Hareketi:
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırkbir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.

El Nino'nun Etkisi:
"Güney salınımı sıcak olayı" olararak tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir.

Küresel Isınma yapay Nedenleri Hakkında Bilgiler

Küresel Isınma yapay Nedenleri Hakkında Bilgiler

Fosil Yakıtlar:
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.


Sera gazları:

Sera Gazları Oluşumu:
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır

sera etkisinin Önemi:
Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır.

Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.

Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka bir etkendir.


Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında onları soğurur.

CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.

Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından, kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde değişse bile, karbondioksit artışının durdurulması olası görülmemektedir.

Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çoğu ayrışarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.

Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.

Sera etkisine yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan kaynakları değil iklim sistemidir. Küresel ısınmayla artan su buharı iklim değişimlerine yol açacaktır.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilimadamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark edildikten sonra üretimden kaldırılmıştır.

2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok hastalığa neden olmaktadır.

3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir. 1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde göstermiş, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur. Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da daha sonra son derece zehirli olduğu anlaşılıp vazgeçilmiştir.

4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.

5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.

6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit edilmiştir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun yanında kansere yol açtığı bilinmektedir.

7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere yol açtığı bilinmektedir.

8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.

9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal olanları protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.

Sera Gazları: Ozon:
Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 - arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.

Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon seviyesi ise 1979'daki seviyenin P'sine inmiştir. 1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlığı da 1990'lı yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC salınımı bu şekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile arasında bir değerde azalacaktır.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri teoriler biçiminde incelenmektedir.

Şehirlerin Isı Adası Etkisi:

Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca nedenleridir.

Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir.

Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.

Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...

Smog:

Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.

Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.

Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.

29 Mayıs 2011 Pazar

Kedilerin piskolojisi Hakkında Bilgi

Kedilerin piskolojisi Hakkında Bilgi
Kedilerin piskolojisi Hakkında Bilgi
ve Davranış Sözlüğü

Herşeyini borçlu olduğu efendisini Tanrı gibi gören ve herkesi seven köpeklerden farklı olarak kedi, evini sever; efendisini ise daha az sever.

Bu nedenle kedinin gerçek efendisi yoktur; kendi kendinin efendisidir. Kedinin bu özellikleri nedeniyle, insanlar kedilere karşı kayıtsız kalamazlar. Bazıları kediye tutkuyla bağlanır, onlarla dostluk kurar ve onları korur; bazıları da karşı tavır alır, kedileri hiç sevmezler.


--------------------------------------------------------------------------------
Köpekler kedileri kovalar; ama sincapları da kovalar ve birbirlerini tanıma imkanı verilirse, kediler ve köpekler birlikte çok mutlu yaşayabilirler..
--------------------------------------------------------------------------------

Kedinin davranışlarıyla insanlar uzun süreden beri ilgilenmektedirler. Kediler arasında, toplumsal bir aşama sırası (hiyerarşi) bulunduğu, daha üstün ve daha alt düzeyde bireyler bulunduğunun açıkça benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu, birkaç kedi bir aradayken iyice gözlenebilir: Sözgelimi, aralarından bazılarına, yemek ya da en rahat dinlenme yeri konusunda öncelik tanırlar.

Bir kedinin onuru kutsaldır.Bu konuda herhangi bir aşağılanmaya kesinlikle dayanamaz. Bu yüzden bir kediye, onun çıkarına, yararına olmayan oyunlar, numaralar kesinlikle öğretilemez.

Alışılagelmiş labirentten kurtulma, renk disklerini ayırt etme gibi zeka testleri bir kedinin zekası konusunda pek bilgi vermez. Çünkü bu deneyler sonucunda kediler için genellikle haksız yere düşük zeka bölümü elde edilecektir. Oysa kediler, istedikleri bir şeye ulaşabilmek amacıyla, çok güç işleri öğrenebilirler.

Çok Yönlü Kişilik...
Bir tehlikeyle karşılaştığında kedi, hırlayan, tıslayan, bir öfke yumağına dönüşebilir. Kaçmayı yeğleyen köpeğin tersine kedi, olduğu yerde kalıp meydan okur, daha iri görünmek için sırtını kamburlaştırır. Doğa bilginleri, bu davranışın kedi psikolojisinde oynadığı gerçek rolün, düşmanı sindirmek olduğu sonucuna varmışlardır.Gene de kedi, yaradılışı gereği sakınımlı davranan bir hayvandır ve önceden önlemini almaksızın, boşu boşuna kendini tehlikeye atmaz. Bazı nedenlerle kediler, insanlarda çok güçlü heyecanlar yaratırlar. Bazı kimseler, kedileri zarif ve güzel bulur, bazılarıysa hain, kötü ruhlu, nankör ve korkak bir yaratık olarak tanırlar. Bu olay, kedinin çok yönlü kişiliğinin sonucudur.

Kıskanıyorlar
Birçok ev kedisi eve yeni gelen yeni bir çocuğu ya da yeni bir hayvanı kıskanır.Bu tepkisini de bir şey yememek ya da yalanıp temizlenmekle gösterir. Başka hayvanlar gibi, kedilerin de çeşitli davranış sorunları olabilir. Bazıları çok çekingendir, sürekli besinlerini veren kişi dışında, herkesten kaçarlar. Bazıları huysuzdur, dokunulmak istemezler. Okşamaya kalkışıldığında karşı koyarlar. İncelemeler, dişi Siyam kedilerinin öteki soyların dişilerine oranla çok daha sinirli olduklarını göstermiştir.

Rüya Görüyorlar
Kedilerin düş de gördüğü kanıtlanmıştır; ama bu düşlerin, insanların gördüğü düşlere benzeyip benzemediğini bilme olanağı yoktur. Kedi uyurken bazen mırıldanır, bazen de çok heyecanlı görünür. Bu tepkiler, güzel ya da kötü düşlerin bir belirtisi olabilir. Kedilerde bellek bulunduğu kesin olduğuna göre, gördüğü düşlerin, uyanık olduğu saatlerde başından geçen olayların yinelemesi olduğu varsayılabilir.

Sinirli bir dişi kedide görülebilecek bir sorun:
"Yalancı Gebelik



--------------------------------------------------------------------------------
İncelemeler, dişi siyam kedilerinin öteki soyların dişilerine oranla çok daha sinirli olduklarını göstermiştir.
--------------------------------------------------------------------------------

Analık içgüdüsündeki bozukluklar açısından, kedilerin görünürde hiç bir neden yokken kendi yavrularını öldürdükleri görülmüştür. Son derece tedirgin ve sinirli kedilerde yalancı gebelik belirtileri görülebilir: Aşırı iştah, gergin bir mide, sişmiş, acıyan, akan memeler... Bu belirtileri gösteren dişi, daha sonra bir çorap, bir yün yumağı ya da küçük bir oyuncak vb. yumuşak bir şeyi alıp, ona analık yapar. Hatta bazen, civciv ya da ördek palazını alıp yavru gibi bakan kediler görülebilir.

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Hayvanları severim. Aslan, Kutup Ayısı, Panda; sorulduğunda ilk nefeste sıralayacağım öncelikli sevdiğim hayvanlardandır.
Bu yazı; son dönemde Küresel Isınma konusuna gösterdiğim hassasiyet sonrası, denk gelip izlediğim Kutup Ayılarıyla ilgili bir belgeselin ardından, durumun yarattığı üzüntüyle yazılmıştır.
O belgeselin bir kısmını video olarak yazının sonuna ekleyeceğim. Yazıyı okumak ve videoyu izlemek 10 dakikanızı alacaktır ama üzerinde düşünmek için lütfen bunu rahat bir zamanınızda yapın. Sonrasında, üzerinizdeki etkisini ve düşüncelerinizi paylaşmanızdan memnunluk duyarım.
Küresel Isınma Maduru Kutup Ayıları

Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı bilim insanları hazırladıkları 1800 sayfalık ortak bir raporla, dünyanın 10 yıl sonra çevre felaketleri açısından geri dönülemez noktaya geleceğini duyurdu.

Norveç'te açıklanan araştırma sonuçlarına göre 100 yıl içinde kuzeyde hiç buzul kalmayacak. Çünkü dünya ısınıyor.

Karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor, buzul tabakaları parçalanıyor, göller küçülüyor, kurak dönemler uzuyor, ırmaklar kuruyor.

Kış sıcaklıkları artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, göç dönemleri değişiyor, yaşama alanları farklılaşıyor, kıyı şeritleri erozyona uğruyor, mercan resifleri ağarıyor, kar yığınları azalıyor, bulut ormanları kuruyor, hastalıklar yayılıyor, yüksek enlemlerde sıcaklık artıyor...
Dünya küresel ısınma yüzünden 10 yıl içinde geri dönülemez bir noktaya gelecek. Ormanların yok olması sonucu çölleşme yaşanacak, bu tarıma da yansıyacak, deniz seviyesi yükselecek ve dünya salgın hastalıkların pençesine düşecek. Bu felaket senaryoları "korkutucu" fakat "gerçek.

Küresel Isınma'nın Dünyamız Üzerindeki Etkisi, En Fazla Kuzey Kutbu'nda Hissediliyor

Kuzey Kutbu'ndaki ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı.
Kuzey Kutbu'nun uydudan çekilen fotoğraflarını inceleyen bilim insanları, erimenin hızlandığını ve yaklaşık 100 yıl içersinde buzulların eriyeceğini açıkladılar. Yaşanacak bu küresel iklim değişiklikleri sebebiyle, kuzeyde hiç buzul kalmayacak, deniz suyu seviyesi yükselecek, seller yaşanacak, deniz seviyesindeki alanlar sular altında kalacak.
Isınma Buzulları Neden Etkiliyor?
Küresel ısınmanın buzullar üzerinde etki göstermesinin nedeni buzların beyaz olması.
Beyaz renk güneş ışınlarını yansıtıyor. Yansıyan ışınlar daha koyu renkte olan okyanus ve karalar tarafından emiliyor. Bu da okyanus sularının daha çok ısınmasına sebep oluyor. Isınan okyanus suları buzulları eritiyor. Kısacası buzullar direkt güneş enerjisi ile değil suların ısınmasıyla eriyor.


Kutup Ayıları Zor Durumda!
Okyanusların ısınmasıyla buzul tabakaları parçalanıyor, buzullar eriyor.
Yiyecek aramak için yer değiştiren Kutup Ayıları, ana tabakadan kopan buzul parçaları üzerinde okyanusta sürükleniyorlar.
Üzerinde olduğu tabaka tamamen eriyen Kutup Ayıları, yiyecek bulma ümidiyle çıktıkları bu macerada; kırılan başka bir buz kütlesine ulaşabilmek için bazen 100 kilometre yüzmek zorunda kalıyorlar.
Had safhada iyi yüzücü olmalarına rağmen, eğer yakında bir kara tabakası bulamazlarsa; yiyecek uğruna girdikleri bu macera, yorulup yüzmeyi bırakmaları ve boğularak ölmeleriyle noktalanıyor.
Kutup ayılarının ana beslenme kaynağı foklar. Fokları koklayarak bulan ve sessizce avına yaklaşıp su altından çıkmasını bekleyen kutup ayıları, kırılan buz parçaları yüzünden artık bu ana beslenme kaynağına güçlükle ulaşıyorlar.
Bu koşullar, kutup ayılarının beslenme davranışlarında da şaşırtıcı olaylar görülmesine sebep oluyor.

ABD ve Kanadalı bilim insanları Ocak-Nisan 2004 arasında Alaska ve Batı Kanada'da yaptıkları çalışmalarda, küresel ısınma nedeniyle buzul yaşam alanlarını kaybeden kutup ayılarının yeterince yiyecek bulamadıkları için, yamyamlaşmaya başladıklarını saptamıştı. Araştırmada üç farklı yamyamlık olayına rastlanmıştı.

Olaylardan birinde, mağarada doğum yapan anne, yeni doğurduğu bebeğini yiyordu. Oysa, normalde fok ve ayı balıklarıyla beslenen kutup ayıları normalde beslenme, doğurma, emzirme ya da oyun için deniz yüzeyindeki buz tabakalarını tercih ediyorlardı.

Bilim insanları, "Kutup ayıları üzerine Beaufort bölgesinde yapılan 24, Alaska'da 34 yıldır sürdürülen araştırmada, şimdiye dek ayıların birbirinin izini sürdüğünü ya da birbirini avlayarak yediğini görmemiştik" açıklamasını yapmışlardı.

Kutup Ayısı, 2006 Yılında Hassas Türden Tehlike Altındaki Tür Kategorisine Geçti
Küresel ısınmanın etkisiyle Kuzey Kutbu’nda buzların erimesi, kutup ayılarının neslini tehlikeye soktu. Bu durum değişmezse, önümüzdeki 45 yıl içinde türde yüzde 30'luk bir azalma olacak ve sonunda da tümüyle yok olacak.

ABD Başkanı George W.Bush, kutup ayılarını nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvanlar listesine almaya hazırlanıyor.
Washington Post gazetesine göre Bush yönetimi, normalin üzerinde seyreden hava sıcaklığı yüzünden dengeleri bozulduğu için kutup ayılarının 'Hayatı tehlikede hayvanlar' listesine alınmasını önerdi.
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan öneride, önlem alınmadığı takdirde bu hayvanların neslinin tükeneceği uyarısında da bulunuldu.
Kutup ayılarının yaşadıkları buzlu koşulların normalin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları dolayısıyla erimekte olduğu, kutup ayılarının 45 yıl içinde neslinin tükenebileceği sonucuna varıldığı açıklandı.


• Erkek Kutup Ayıları 300-600 kg. ağırlığında ve 2,4-2,6 m boyundadırlar. Dişilerinin ağırlıkları erkeklerin yarısı kadardır.
• Kutup Ayılarının başlıca besinleri balıklar ve foklardır.
Bunların yanında öldürebildikleri kuşlar, kemirgenler, deniz kabukluları, yengeçler, beyaz balinalar, morslar, arada sırada Musk öküzü ve çok nadiren diğer kutup ayılarını da yedikleri görülmüştür.
• İnsanlar ve kendi türünün daha büyük ayıları dışında doğal düşmanları yoktur.
• Nadiren bir morsun kendini korurken bir kutup ayısını öldürdüğü olmuştur. Katil balinaların da nadiren bir kutup ayısını öldürmesi söz konusu olmuştur.
• Diğer ayılar gibi tıknaz olmayıp başı ve vücudu ince uzun yapılıdır.
• Ayak tabanlarının altında deriden yastıklar ve tüyler olduğundan buzlar üzerinde kaymadan rahatlıkla hareket eder.
• Çok iyi yüzücüdürler, kıyının 20-30 km. açıklarında yüzmeleri sıradandır.
• 35-40 kilometre hızla koşabilirler.
• Kutup ayıları kış uykusuna yatmaz.
• Kızılötesinde bir kutup ayısının sadece burnu ve nefesi görünür.
• -45° soğukla başa çıkabilirler.
• 2 km. ötede karda saklanmış bir fok balığının kokusunu alabilirler.
• Kutup ayıları eksi 50 dereceyi bulan soğukta yaşayabiliyor ve donma derecesindeki okyanusta yüzebiliyor. Kar fırtınalarında ise kendilerini, bir kar çukuru kazarak saklıyorlar.
• Yatay olarak 5 metre sıçrayabilirler.
• Kutup ayıları kafaları ile santimetrelerce kalınlıktaki buzu kırabiliyorlar. Fokların hava almak için açtıkları deliklerin biraz uzağına yatıp, ellerini birleştirerek saatlerce bekliyorlar. Bir kutup ayısı, fok, delikten başını uzattığı anda sıçrayıp onu bu küçücük delikten yukarıya çekebilir.
• Kutup ayılarının vücut ısıları alışılmışın üzerine çıkarsa kendilerini tekrar soğutabilmek için karınlarının üzerine buza uzanıyor veya bir buz banyosu yapıp karın üstüne kıvrılıyorlar.
• Kutup Ayısı, dünyanın en büyük etçil, kara hayvanıdır.
• Bir kutup ayısı iki ayağının üzerine kalktığında, dişi bir Asya filinden bile daha uzun olabilir.
• Kuzey Kutbu'ndaki kıyı ve adaların çevresindeki buzların üstünde yaşarlar. Bu bölgenin yüzlerce kilometre kadar içlerine girdikleri de görülür. Ama genel olarak zamanlarını, kıyıdan uzak, buz kütlelerinin üzerinde geçirirler.
• Kutup ayıları yalnızca Kuzey Kutbunda yaşadıklarından yalnızca Güney Kutbunda yaşayan penguenlerle hiç karşılaşmazlar.
• Kutup ayıları yalnız yaşarlar ve mors balığı dışında başka hiçbir şeyden korkmazlar ve kimse de, kutup ayılarına saldırmaya cesaret edemez, insanlar hariç...

Kutuplardaki buzul tabakası inceliyor ve burada yaşayan canlıların da yaşamları tehdit altına giriyor. Kutup ayıları besin bulamadıkları için doğurganlığını yitiriyor ve daha çok enerji sarfetmeleri gerekiyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada kutup ayılarının 10-20 kg daha zayıf olduğu ortaya çıktı. (kaynak; WWF-Türkiye)

MOSKOVA - Dünya Doğal Hayatı Koruma Örgütü'ne (WWF), göre kutup ayıları küresel ısınma yüzünden saldırganlaştı.
Rusya'nın uzakdoğusundaki Çukotka bölgesinde 15 yaşında bir çocuğun bir kutup ayısı tarafından öldürüldüğünü, üç ayının da saldırgan davranışları yüzünden öldürüldüğü belirtilen WWF açıklamasında, ayıların bu davranışlarının doğrudan küresel ısınmaya bağlı olduğu vurgulandı.
WWF açıklamasına göre yiyecek aramak amacıyla göçen ayılar, toprağa ayak basmak için buzulları kullanıyor. Ancak buz oluşumu gecikince bazıları denizde uzun mesafeler yüzmek zorunda kalıyor ve genellikle hayatını kaybediyor.
Karaya ulaşabilenler ise aç kalıp zayıf düşüyor, bu yüzden ihtiyatlı olma güdülerini tamamen kaybederek köylere inip saldırabiliyor.
Kanada'da yaşayan kutup ayıları da ısınmadan nasiplerini aldı. Ülkenin batısında sıcaklıklar 1950 yılından beri her 10 yılda 0,3-0,4 derece artıyor. NASA denizdeki buzulların her 10 senede yüzde 9 geri çekildiğini belirtirken yöre halkı da suların eskisine göre daha geç donup, daha erken çözüldüğünü söylüyor. Bu da ayıların buz üzerinde avlanabilecekleri sürenin azalmasına ve daha az fok avlamalarına yol açıyor. Aç kalan ayılar saldırganlaşıp giderek yakınlardaki yerleşim yerlerine yaklaşıyor.
Geçen yıl da küresel ısınma yüzünden ayıların kış uykusuna yatma alışkanlığı şaşmıştı. (kaynak; aa, bbc)

Kutup ayıları İzlanda'ya göç ediyor
Küresel ısınma yüzünden Grönland'ın güney doğusunda bulunan İzlanda kutup ayılarının göçüne sahne oluyor. Kopan büyük buz parçaları, üzerlerinde kutup ayılarını da getiriyor. Denizde hiç bu büyüklükte buz parçalarını görmediğini söyleyen halk ise panik içinde. İzlanda'ya en son 1993'de bir kutup ayısı gelmiş, o da balıkçılar tarafından yakalanarak öldürülmüştü. (kaynak; sabah)

Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi

Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi

 Av köpekleri Cisleri Hakkında Bilgi


İngiliz Pointer

İtalyan Pointer



İngiliz Setter

Gordon Setter

Vizsla

Kurzhaar

Drahthaar


Tarsus Çatalburun

Golden Retriever

Labrador retriever

Beagle

Brittany Spaniel

Springer Spaniel
 

Küresel Isınma Etkileri Hakkında Bilgiler

Küresel Isınma Etkileri Hakkında Bilgiler

Küresel ısınma en büyük etkisini 21. yüzyılda gösterecek.Dünyanın her yerinde küresel ısınmanın etkileri üzerine görüşmeler yapılıyor.Yıkıcı etkilerinin nasıl yavaşlatılabileceği konusunda araştırmalar yapılıyor.

Küresel ısınmayla birlikte deniz seviyeleri yükselecek.10 yıl kadar sonra geri dönüş mümkün olmayabilir. Sera etkisiyle de gezegenimiz günden güne yok oluyor.Gezegenimizin çevresini saran bir kalkan var. Bu kalkan Nitrojen ve Oksijenden oluşuyor. Bu kalkan CO2 ( Karbondioksit) ve CH4 ( metan gazı) sebebiyle zarar görüyor.

Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Chris Thomas tarafından Nature dergisinde yayınlanan bir yazıda “küresel ısınma 2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinin dörtte birini ya da 1 milyondan fazlasını yok edecek” denmektedir. Otomobiller ve fabrikaların gaz yayılımında en büyük etkenler olduğunu vurgulayan Thomas, yayılan gazların, 21. yüzyılın son yıllarına doğru ortalama sıcaklıkları tarihte görülmemiş düzeylere yükselteceğini belirtmekte. Ve eğer bir çözüm üretilmezse, türlerin kitlesel tükenişlerinin tarihte görülmemiş boyutlara ulaşabileceğine dikkat çekmekte.

Yerkürede 1992 verilerine göre 12,5 milyon tür yaşamaktadır. Bu türlerin insan marifetiyle yok olma hızları doğal yok olma hızlarının 100 ila 1000 katı olarak tahmin edilmektedir, bu eğilim devam ederse 50 ilâ 100 yıl içerisinde mevcut türlerin -50’sinin yok olacağı hesaplanmaktadır. Bugün doğadaki kuş türlerinin yaklaşık ’i –ki bu 1000 türe karşılık geliyor– tükenme tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Doğadaki besin zincirinin bir kez kırılması inanılmaz sonuçlara yol açacağından canlı türlerinin bazılarının ortadan kalkması, diğer canlı türlerini de doğrudan etkileyecektir.

Dünya besin üretimi giderek sınırlı sayıda bitki türü ve çeşidine bağımlı hale gelmektedir. Balık stoklarının G’si tamamen tüketilmiştir; ’i aşırı tüketildiği için yok olmaktadır, ’u ise aşırı tüketildiği için verimliliğini yitirmiştir. Okyanuslarda birikmiş olan karbon miktarları yüzünden okyanusların asitliği artmıştır. Bu, balıkların yaşamını doğrudan etkileyecek bir durumdur. Hepsi birer karbon emme makinesi olan mercanların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülüyor. Böyle bir durum doğadaki karbon zincirinin kırılmasına ve buna bağlı olarak karbondioksit emisyon miktarlarının inanılmaz boyutlarda artmasına sebep olabilir.

Yapılan araştırmalara göre, dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyıl boyunca 0,6 ºC kadar artmış, son kırk yıldır atmosferin 8 kilometrelik alt kısmında sıcaklıklar yükselmiş, kar örtüsü ve buzlanma ise civarında azalmıştır.

Bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, 11 bin 700 yıl önce Afrika’yı etkisi altına alan hava dalgasıyla oluşan Kilimanjaro buzulu erimeye başladı. Science dergisinde yayımlanan araştırmada, “uydu verilerine bakılırsa, 2020 yılında Kilimanjaro’nun beyaz şapkası yok olacak” deniliyor. Yok olacağından söz edilen Kilimanjaro’nun tepesinde bulunan buz tabakası, şu anda bile susuzluk çeken Tanzanya’nın nehirlerini besleyen ana kaynak. 2025 yılı itibariyle dünya nüfusunun neredeyse yarısının su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir

Küresel Isınma Nedenleri Belirtileri Hakkında Bilgiler

Küresel Isınma Nedenleri Belirtileri Hakkında Bilgiler

Isınmanın nedeni %90 insan.Birleşmiş Milletler iklim konferansı bugün, iklim değişikliği konusundaki dördüncü değerlendirme raporunu açıkladı.Raporda, dünya ısısının 2100 yılına dek 1,8 ile 4 derece arasında yükseleceği kaydedildi. Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın başkanı Achim Steiner'in, uzun zamandır beklenen raporunda, küresel ısınmanın, yüzde doksandan da yüksek bir olasılıkla, insan faaliyetleri yüzünden meydana geldiği sonucuna varıldı. Steiner, bu bulguların, artık, son 50 yılda artan sıcaklıklara neyin yol açtığı konusundaki tartışmalara bir nokta koyması gerektiğini söyledi.
2001 yılında hazırlanan son BM raporunda insan sorumluluğu yüzde 70'ler civarında saptanmıştı.

Beş dakika karanlık' eylemi

Raporun açıklanması öncesinde küresel ısınmayla mücadele kampanyası yürüten Fransız grupların öncülüğünde dünya çapında beş dakikalık bir elektrikleri kapama eylemi yapıldı.



Eyfel Kulesi beş dakika karanlıktaydı


TSİ ile 20.55-21.00 arasındaki eylemde, 20 bin ampülle aydınlatılan Eyfel Kulesi karanlığa gömüldü.

Fransa'da ülke çapında yapılan eylem ardından elektrik şirketi, bu süre içinde 800 megawatt'lık bir düşüş kaydettiğini bunun da normal tüketimin yüzde 1'i olduğunu belirtti.

Eyleme bazı Avrupa başkentleri de sembolik destek verdi.

Roma'da en önemli iki tarihi anıt olan Kolezyum ve Capitol'ü, Madrid'de Puerta de Alcala kemerini aydınlatan ışıkları kapatıldı.

Atina'da, pek çok devlet binasının ışıkları söndürüldü.

Fakat, eyleme karşı çıkan bazı uzmanlar, beş dakika içinde açılıp kapanacak elektriklerin, sürekli yananlardan daha fazla enerji tüketeceğini ve santrallere aşırı yük getirerek sorunlar yaratabileceğini söylüyorlar.

Raporda ne var?

Çağımızın en büyük tehditlerinden biri olarak görülen iklim değişiminde "bilimin" vardığı noktayı özetleyen BM raporu, hükümetlerin politikalarını belirlerken temel alabileceği bir belge oluşturmayı amaçlıyor.

Paris'te yapılan toplantılarda en çok tartışılan konulardan biri, denizlerin düzeyinde ne kadar yükselme beklendiğiydi.

BM İklim Değişikliği Paneli'nin 2001'deki son raporunda denizlerin düzeyinin bu yüzyılın sonuna dek 140 santim yükseleceği tahmin edilmişti. Son derece kaygı verici bir rakamdı bu.

Yeni rapordaysa "Denizler 18 ile 59 santim arasında yükselecek" deniyor. Antarktika ve Grönland'daki buzulların erimesiyle oluşacak yükselmenin de gözardı edilmemesi gerektiği vurgulanıyor.

Grönland, her 40 saatte bir, 40 kilometreküp buz kaybediyor. Bu, gelişmiş bir ülkedeki 3-4 milyon nüfuslu bir kentin, örneğin Los Angeles'ın bir yıllık su kullanımına eşit.

Küresel ısınmaya karşı ilk öneriler Yapılması Gerekenler Hakkında Bilgi

Küresel ısınmaya karşı ilk öneriler Yapılması Gerekenler Hakkında Bilgi

ısınmaya karşı oluşturulan komisyon ilk önerilerini Bakanlar Kurulu’na sunmaya hazırlanıyor.En radikal öneri mesai saatlerinin bir saat öne çekilmesi. Enerji tasarrufu için ayrıca sokak aydınlatmasında güneş enerjisine geçilmesi planlanıyor. Daha az su kullanımı için sifon depolarının 6 litreden 4 litreye düşürülmesi de gündemde. Çevre Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı’ndan oluşan küresel ısınmaya yönelik komisyon, önerilerini önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulu’na sunacak.
Öneriler arasında en dikkat çeken konu kamu çalışanlarının mesai başlangıcının sabah 7.00’ye çekilmesi. Çevre Bakanlığı, ABD’de uygulanan bu sistemle mesai saati ile okul saati arasında fark oluşturmayı amaçlıyor. Böylece hem trafik rahatlayacak hem de enerji tasarrufu sağlanacak.Ancak Enerji Bakanı Hilmi Güler, bu konu ile ilgili olarak henüz net bir karar verilmediğini söyledi. Çevre Bakanlığı’nın bir çalışma yaptığını doğrulayan Güler, önümüzdeki günlerde Tarım Bakanı ve Çevre Bakanı ile bu konuda üçlü bir görüşme yapacaklarını kaydetti.
Bir başka uygulama da aydınlatmalara yönelik. Hem sokak hem de otobüs durakları ve reklam panosu aydınlatmalarında elektrik yerine güneş enerjisinden faydalanılacak. Depolama sistemi de olacak bu tip aydınlatmaya geçiş süresinde ise aydınlatma sürelerinin aşağı çekilmesi planlanıyor.
Kaçak kaynak suyu kullananların tespiti için çalışmalar sürüyor. Sayının 120 bin civarında olduğu tahmin edilirken, özellikle gölleri ve akarsuları besleyen kaynak sularının kaçak kullanımının hızla engellenmesi gündemde.
Bir diğer tasarruf kalemi ise evlerden gelecek. Klozetlerde kullanılan sifonların 6 litrelik deposu 4 litreye çekilecek. Avrupa Birliği’nde son olarak bu depoların 2,5 litreye çekilmesinin tartışıldığı belirtiliyor.

Küresel Isınmanın Türkiyeye Zararı Etkisi Olacakmı Hakkında Bilgi

Küresel Isınmanın Türkiyeye Zararı Etkisi Olacakmı Hakkında Bilgi
Küresel Isınmanın Türkiyeye Zararı Etkisi Olacakmı Hakkında Bilgi

2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek, Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice azalacak. Ekosistem değişince, birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, küresel ısınmasının, Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkin bir senaryo hazırladı. Bu senaryoya göre, küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, 2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek. Ekosistem değişecek, canlı türleri yok olma tehlikesi yaşayacak.Prof.Dr. Nüzhet Dalfes, Türkiye’nin küresel ısınmayla mücadele karşısındaki tutumunu, “İlk defa bir yerde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bizden bilgi talep eder durumda oldu. Bu tabii bizi çok sevindirdi ama Türkiye bu açıdan geç kalmış bir ülke” sözleriyle eleştirdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın isteğiyle, “Türkiye için iklim değişikliği senaryoları” başlıklı bir rapor hazırladıklarını söyleyen Dalfes, şu ana kadar elde edilen verilerin, 2070 -2100 yılları arasını kapsadığını açıkladı. <
Dalfes, çalışmayla en kötü durum için hazınlanmış bir projeksiyon yapıldığını dile getirerek, “Türkiye’yi hoş olmayan bir tablo bekliyor” dedi.

Eldeki verilere göre küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, yaz aylarında Türkiye’nin batısında sıcaklıklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek.

Kış aylarında da sıcaklıklar 2 ila 3 derece yükselecek.

Senaryoya göre, 2070 yılında Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar yüzde 10 ila 20’lik artış gösterecek, güneyde ise yüzde 30’a kadar azalacak.

Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, iklim değişikliklerinin farklı şekillerde hissedileceğini, önümüzdeki on yıllarda iklimin değişikliğinin daha fazla hissedileceğini vurgulayarak şöyle diyor:

“Kar yağdığı kışlar da olacak, daha az kar yağdığı kışlar da olacak. Türkiye’nin ekosistemlerinde ciddi sorunlar olacak ki bu ekosistemler de bir ülkeyi bir coğrafyayı ayakta tutan şeyler... Böceğiyle, merasıyla, kurduyla, hayvanıyla canlılar etkilenecek, bir sürü canlı yok olacak...”

Dalfes, küresel ısınmayla mücadele konusunda, öncelikle, sera gazlarının yayılımının azaltılması gerektiğini vurguluyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmaların önümüzdeki yıl tamamlanması planlanıyor.

27 Mayıs 2011 Cuma

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Küresel ısınma nedeni sıcaktan Kutup ayıları ölüyor

Hayvanları severim. Aslan, Kutup Ayısı, Panda; sorulduğunda ilk nefeste sıralayacağım öncelikli sevdiğim hayvanlardandır.
Bu yazı; son dönemde Küresel Isınma konusuna gösterdiğim hassasiyet sonrası, denk gelip izlediğim Kutup Ayılarıyla ilgili bir belgeselin ardından, durumun yarattığı üzüntüyle yazılmıştır.
O belgeselin bir kısmını video olarak yazının sonuna ekleyeceğim. Yazıyı okumak ve videoyu izlemek 10 dakikanızı alacaktır ama üzerinde düşünmek için lütfen bunu rahat bir zamanınızda yapın. Sonrasında, üzerinizdeki etkisini ve düşüncelerinizi paylaşmanızdan memnunluk duyarım.
Küresel Isınma Maduru Kutup Ayıları

Güzel Van Kedileri Görüntüleri resimler